oruç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oruç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Haziran 2016 Salı

SICAKTA KÖYLÜ PAZARINDAN ALIŞVERİŞ

Birden ısınan hava uzun zamandır Haziran ayında görmediğimiz sıcakları yaşatmaya başladı. Bu kadar sıcak Haziran ayını sadece çocukluk yıllarımdan anımsıyorum. Ya da bana öyle geliyor. En çok açık havada çalışan insanlara üzülüyorum. Yoğun sıcağın altında fiziksel güç harcayıp da çalışmak çok zor! Bir de oruç tutuyorlarsa iyice zor… Bu konumda çalışanlar için aklıma geldikçe güç kuvvet dileyerek dua ederim. Allah yardımcıları olsun.

Dün köylü pazarına gittim. İnsanlar bu sıcakta tezgâhlarının
başında pestilleri çıkmış vaziyette ürünlerini satıyorlar, müşteriler de ellerinde torbalar, çantalar kan ter içinde alışveriş yapıyorlardı. Ama ürünler sabah tarladan toplanıp geldiği için pek bir güzeldi. Küçücük patlıcanlar ( sülale boyu olan bol hormonlulardan değil yani), küçük yapraklı gerçek maydanozlar, taze fasulye, kabak, bezelye ve bamya aldım. Hepsi tarla ürünü… Tohumu nasıldır bilmem ama en azından beklememiş tazecik ürünlerdi. O da bir şeydir dedim.  Patates ve soğanlar da çok tazeydi. Aldım onlardan da. Marketten aldıklarım aynı lezzette olmuyorlar.  Domatesi sevdiğimden kim seçtirirse onu bulup bolca aldım. Pazarda fiyatlar biraz daha iyi. Ama köylülerin tarla ürünleri birazcık fiyatlı. Varsın olsun sonuçta daha dayanıklı oluyorlar.

Pazardayken aklıma anneciğimle, 12 yaşlarımda ve oruç tutarken gittiğimiz o sıcak ve uzun günlerdeki pazar alışverişleri geldi. Hiç acıkmazdım ama susuzluk yok mu? İşte o iftar saatine kadar beni çok zorlardı. Dilim damağım kurur, ah bir an önce iftar olsa diye beklerdim. Bu nedenden midir nedir sıcakta dışarıda olup oruçlu olanlara hep dua eder, kolaylık dilerim.


Günce Yazarı

8 Haziran 2016 Çarşamba

ÇOCUKLUĞUMUN ORUÇLARI

Bugün yine kapalı bir ruh halindeyim. Havanın serin ve bulutlu olmasından dolayı mıdır bilmem, bir içine kapanma, geçmişe gitme isteyim var. Yarı miskinlik hali vaziyetlerindeyim. İnsan garip bir varlık. Yaratan bizi öyle bir programlamış ki, her şeyden etkileniyoruz. Tek düze olmak mümkün değil. Hepimizin sevinç, acı, zevk, hüzün eşikleri farklı ama her birimizde mevcut bunlar.

Günümüzün şartları, içinde bulunduğumuz belirsizlik, şiddet ve acı beni çok etkiliyor. Hal böyle olunca geçmişteki güzel anlara gitmeyi, kafamda tekrar yaşamayı seviyorum. Beni tazeliyor, enerji veriyor. Yeniden umutlandırıyor.

Yedi, sekiz yaşlarımdayken yaşadığımız Ramazanlar geldi aklıma. Zaten en evvel hatırladığım oruçlar da onlar. Annem sahur vakti sofrasını hazırladığında illa ben de kalkmak isterdim. Sıkı sıkı tembihlerdim annemi beni kaldırması için. Sonradan öğrendim ki tüm çocuklar istermiş bunu. Pek bir güzel gelirdi gece karanlığında uykudan uyanıp kahvaltı etmek. Ne fedakârdı benim canım annem; yumurtalı ekmekler, omletler ve daha pek çok çeşitli kahvaltı seçenekleri hazırlardı. O safranın bir parçası olmaktan keyif alırdım. Oruç tutmak isterdim, annem de öğlen saatlerine kadar tutmama izin verirdi. Fakat ben her şeyi tam yapmak isteyen bir velet olduğumdan Ramazanın başında ortasında ve sonunda tam oruç tutmaya başladım 8 yaş itibariyle.


Hiç unutmuyorum, ilkokul üçüncü sınıftayken oruçlu okula gitmiştim. Cebimde ayçiçekleri varmış birazcık. Orucu unutup yemeye başladım ve bitirdim ki aklıma oruçlu olduğum geldi. Ay ne üzüldüm… Gerçi bozulmadığını biliyordum ama çok üzüldüm ve iftara kadar da susuzluktan öldüm.

Diyorum ya sevgili güncem, geçmişe özlem hiç bitmez. Her ne hikmettense geçmiş günümüzden daha temiz, daha sıcak. Hele de çocukluğumuz;  ne kadar masum!


Günce Yazarı