15 Haziran 2016 Çarşamba

KALABALIK AİLE SOFRALARI

Sevgili güncem bugüne ait yazacak kayda değer bir şey yok. Ben de çocukluğuma gitmek istiyorum. Bir anı geliyor aklıma. Sekiz yaş civarlarındaydım sanırım. Büyük teyzemin evinde toplandığımız bir yaz günüydü. Herhalde yaz tatiline denk gelen günlerdendi. Teyzeler, kuzenler, dayımlar herkes oradaydı ve akşam yemeği hazırlıkları yapılıyordu. 
Biz çocuklar da mutfakta büyüklere yardım ediyorduk hesapta. Birer patates elimizde onları soymaya çalışıyorduk. Benden birkaç yaş küçük bir kız kuzenim vardır. O zamanlar epeyce yaramaz ve erkek çocuğu gibi hareketli bir şeydi. Felaket küfür ederdi. Bense küfür falan bilmez, söylediklerini duydukça annemin yanına koşup “anne bak neler diyor bana” derdim. Ah işte çocukluk…  Kuzenciğim erkek çocuklarıyla arkadaşlık edip, oynamaktan mıdır nedir pek bir yaramazdı.

Neyse yemek hazırlıkları sürerken ne oldu tam hatırlamıyorum kuzenimle bir inatlaşma başladı aramızda. Birden bana dönüp “bu patatesi kafana atarım” demeye başladı. Teyzemler ve büyük kuzenler araya girmeye çalıştıysa da ben de altta kalmayıp “atamazsın “ dedim. Atarım, atamazsın derken o kocaman patates birden kafamda patladı. Ah ne canım yandı anlatamam. Gerisi nasıl gelişti hatırlamıyorum ama kafamın acısı hala taze.


Zilli kuzenim ve ben yaşlarımız büyüdükçe çok yakın dost olduk. Bu anı da aramızda hep konuşuldu. Hala keyifle anlatır, “patatesi nasıl kafana fırlatmıştım” diye. Arkasından da kahkahayı basar. Hey gidi günler hey.
Teyzemin evi tek katlı ve büyük bahçesi olan bir evdi. O bahçede uzun bir sofra kurulur, nefis yemekler yenirdi. Meyve ağaçlarından taze kirazlar toplar yerdik. Kalabalık aile yemeklerinin, iftarların tadı bir başkaydı. Uzun yaz gecelerinde bahçe ışıklandırılır ve saatler süren yemekler, sohbetler devam ederdi.  Keşke yine yaşayabilsek o günleri…


Günce Yazarı

Hiç yorum yok: